Soraya'yı (Süreyya'yı) Taşlamak
- Zeynep Sınar
- 22 May 2022
- 4 dakikada okunur
‘’Taşlanarak öldürülmek can acıtıcı olmalı… ‘’
Hayat, bir insana verilmiş en değerli hediyedir. Bu hediye üzerinde nasıl tasarruf edeceği de ancak o kişinin iradesindedir. Verilmiş bu hayatı öfkeli ve cahil kalabalıkların ellerine bırakınca ise büyük haksızlıklar gerçekleşir. İşte bu cahil ve öfkeli kalabalıkların gazabı şimdi bahsedeceğim bu filmin konusunu oluşturmaktadır.
Süreyya’yı Taşlamak filmi, İran yapımıdır. Şah’ın ölmesinden sonra rejim değişmiştir ve İran tamamen erkek egemenliğinde yaşanan bir ülke olmuştur. Kuralları işleyen, değiştiren, uygulayan ve hüküm verenler yalnızca erkeklerden oluşmaktadır. Süreyya ise bu dönemde yaşayan iki kız iki erkek annesi bir kadındır. Kocası ‘’Ali’’ ise Süreyya’dan başka kadınlarla görüşen, karısını döven ve toplum içinde ona karşı görevlerini yerine getirmediği hakkında dedikodular çıkaran birisidir. Aynı zamanda Süreyya’yı kendi çocuklarının önünde aşağılayan ve oğullarını annelerine düşman eden ‘sözde’ bir koca. -Lakin benim nazarımda bir kişi karısının katili ise bu kocalık sıfatının önüne geçer, bu yüzden ne zaman ‘Ali’den bahsedecek olsam aklınıza yalnızca Süreyya’nın asıl katili olduğu gelmelidir.-
OLAY:
Filmde Ali, Süreyya’dan boşanıp başka bir kızla evlenmek istemektedir. Fakat Süreyya, boşanırsa çocuklarına bakamayacağını bildiği için bütün dayaklara ve aşağılamalara katlanarak boşanmak istemez. Velhasıl Ali sorunu çözmek için köyün ‘Molla’sına giderek karısını ikna etmesini söyler. Molla, Süreyya ile konuşurken boşanırsa onun Muta nikahlı-geçici- eşi olabileceğini ve çocuklarına bakacağını söyler. Bunu duyan Süreyya ve teyzesi Zehra kabul etmez ve Molla’yı evden kovarlar. O sırada köyde tamirci Haşim’in eşi vefat eder ve cenaze işleriyle uğraşılır. Ali ve Molla ise bunu fırsat bilerek Süreyya’ya bir komplo kurarlar. Önce teyze Zehra’ya, Süreyya’nın karısı ölen Haşim’in ev işlerini yapmasını teklif ederler. Zehra ise ücreti karşılığında yapabileceğini söyler. Süreyya da bunu bir fırsat bilir, çünkü bu sayede para kazanacak, Ali’den boşanacak ve çocuklarına bakabilecektir. Gel zaman git zaman Süreyya, Haşim ve oğlu Muhsin’e yemek hazırlar ve ev işlerini görür. Bu sırada kendine hazırlanan komplodan bihaberdir. Fakat Ali ve Molla hiç boş durmaz ve hemen köyde Süreyya’nın kocasını Haşimle aldattığı hakkında bir dedikodu yayarlar, Haşim’i de oğluyla tehdit edip iki şahit ile hükmü verecek kişinin karşısına çıkarlar. Olanlardan habersiz Süreyya ise Ali tarafından sokağın ortasında dövülerek suçlanır ve küçük düşürülür. Olaylar böyle hızlı bir şekilde cereyan eder ve köyün erkekleri toplanıp ‘Süreyya’nın bir saat içinde recm edilmesine’ karar verirler. Recm etmek için köyün meydanında çukur kazarlar, taşlar hazırlarlar, tabiri caizse birken bin olurlar. O sırada kaçmaya çalışan Süreyya ile Zehra’yı ise yakalayıp eve hapsederler. Sonunu kabullenen Süreyya kızlarına veda eder ve kendi ayaklarıyla sonuna doğru adımlamaya başlar. Köyün meydanında ilk babası taş atar ama hiçbiri denk gelmez lakin Ali attığı taşı ilk denk getiren kişidir. Onun attığı taştan sonra oğulları da annelerini taşlarlar. Taşlanarak ölen Süreyya’nın cesedini köye gelen sirk çalışanları örter, katilleri tarafından gömülmesine de izin verilmez. Masum birinin canına kıydıktan sonra da toplanıp eğlenmeye gider bütün ahali. Zehra, Süreyya’nın bedenini nehrin kenarına bırakır fakat sabah döndüğünde Süreyya’dan geriye yalnızca birkaç kemik parçası kalmıştır. Zehra ise o sabah oraya gelen bir gazeteciye önceki gün yaşanan bütün hikayeyi anlatmış ve Süreyya’nın masumiyetini kanıtlamıştır. Ali ise uğruna Süreyya’yı öldürttüğü kızla hiç evlenememiştir.
ELEŞTİRİ:
Filmin eleştirisine geldiğimizde, öncelikle karşımıza büyük bir eşitsizlik çıkmaktadır. Karısını defalarca gözler önünde aldatan ve hiçe sayan birinin yaptığı hiçbir şey kınanmaz iken, ceza almasına daha gelmedim bile kınanmaktan bahsediyorum yalnızca, Süreyya’nın zina suçu işlediğine dair herhangi bir kanıt dahi yokken hemen suçlanması ve idam cezası verilmesi gerçekten kan dondurucu bir adaletsizlik. Hukuki zemini kaydırmak ve etrafından dolaşmak ve keyfi uygulayabilmek o kadar kolaymış ki… Her şeyden önce insan hayatı üzerinde bir hükmün yine hiçbir üstünlüğü olmayan insanlar tarafından verilmesinin hukuku ve adaleti ne denli acımasızca etkileyebileceğinin üzerinde durulması gerek. Ali ve Molla gibi insanlar hep oldu ve olacak, eğer güç onlar gibi birkaç kişinin veya bir topluluğun eline verilirse amaçsızca kesilen başlar ve adil olmayan sonuçlar ortaya çıkacaktır. Nitekim Süreyya’nın başına gelen de bundan farklı bir şey değil. Adil bir hukuk sistemi her şeyden önce masum bir kişinin hakkını vermelidir. Tabi ki her somut olayda durumun niteliği değişim gösterir ama Süreyya’ya masumiyetini kanıtlamak için zaman bile verilmemiş, hamile olduğu söylendiğinde en azından 9 ay beklenilmesi ve hamile olup olmadığının görülmesi gerekirdi. Madem suçlamalar bu yönde, o zaman gerekli sürenin verilmemiş olması bariz bir hak ihlali oluşturmaktadır. Çözüm ise hiçbir zaman gaza getirilmiş cahil ve öfkeli bir kalabalığın attığı taşta değildir.
Filmde görmediğimiz için bahsetmem gerekir ki bir ceza verilebilmesi için önce bir suçun varlığı gerekir. Suçun oluşması için ise şartlarının sağlanmış olması gerekir. Şartları tam olarak oluşmamış hiçbir hareket suç sayılmaz dolayısıyla da cezalandırılamaz. Lakin hem gerçekte hem de gerçek bir hikaye olan filmde gördüğümüz üzere içi doldurulmamış bir suçlama ve savunma hakkı verilmemiş bir kişi var. Nitekim bu kişi ölüm cezası ile cezalandırılıyor. Hem de kanıtlanmamış bir iftira üzerine… Hemen belirtmeliyim ki hırsızlık, yaralama, dolandırıcılık gibi iftira da bir suçtur. Suçu işlemediğini bildiği halde bir kişiye hukuka aykırı fiilin isnat edilmesi, hem Ceza Kanununda iftira olarak hem de İslam hukukunda kazf(zina iftirası) olarak düzenlenmiş ve yaptırıma bağlanmıştır. Lakin filmde gördüğümüz üzere bu suçun oluşması için şartları sağlayan kimse cezalandırılmadı. Erkek egemenliği altında erkeklerin işlediği suçlar, suç sayılmıyormuş demek ki. Maalesef gücü elinde bulunduran taraf birilerini ezmeye devam ettikçe, doğrular doğru olmaktan çıkacak ve elinde güç olanlar yalanlarına tapmaya başlayacaktır. Kendi yalanlarına o kadar inanacaklar, o denli benimseyecekler ki artık yaptıklarının yanlış olduğunu bile fark edemeyecekler ve en sonunda sızlayacak bir vicdanları kalmayacak. Bu yanlışlar birikerek insanlıklarını ellerinden alacak. Ali, Molla Hasan, İbrahim, Haşim, Murtaza ve adını bilmediğim nicesi… Bunlar Süreyya’nın haksız yere ölümüne sebep olan isimler, katillerinin ismi… Oysa bizleri ancak sevmek, dünyayı ise ancak güzellik kurtaracak.
Süreyya yitip gitmiş bir nefes, ve maalesef bu dünyada benzer kaderi yaşayan tek kadın da değil. Onun gibi nice nefesler var. Haddi olamayanlar tarafından ve haksızca nefesi kesilmiş her kadın gibi Süreyya da bu adaletsizliğin kurbanlarındandır. Bu nedenledir ki, o da buna sessiz kalınmamasını ve unutulmamayı en çok hak edenlerdendir. Süreyya silinmemelidir hafızalardan, o yalnızca yaşadığı toplumun ahlak bekçiliğinin bir mağdurudur. Oysa daha mırıldanacak çok şarkısı, büyüdüğünü görecek güzel çocukları, hatırlanacak çok hatırası vardı. Her şeyden önce alacağı her nefesin ahı, bir gölge gibi düşmeli katillerinin üstüne…
"Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. Burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor." -Sait Faik Abasıyanık ‘’Alemdağı'nda Var Bir Yılan’’-
Zeynep Sınar
Comments