Evans v. the Birleşik Krallık
- Muhammed Ozan Ural
- 15 Tem 2022
- 6 dakikada okunur
Dava Linki: Daha fazla bilgi için https://hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-80046
Davadaki İlgili Maddeler: Madde 2 (Yaşam Hakkı), Madde 8 (Özel ve aile hayatına saygı hakkı) Sözleşme maddeleri https://www.echr.coe.int/documents/convention_tur.pdf adresinde bulunabilir.
Dava Özeti: Başvuran (Natallie Evans) ve eşi (Howard Johnston), çocuk sahibi olup olamayacaklarını anlamak için kliniğe giderler ve yine klinikte bir randevu sırasında klinik tarafından yapılan bir test sonucunda başvuranın yumurtalıklarında ciddi kanser öncesi tümörleri olduğu ortaya çıkar. Bu sonuçtan dolayı yumurtalıkların alınması gerektiği başvurana iletilir. Ayrıca başvurana, yumurtalıkların çıkarılma işleminden önce yumurtalıklarındaki yumurtalarının tüp bebek (“IVF”) işlemi için alınabileceği de söylenmiştir. Başvuru sahibi ve eşi IVF hakkında bilgilendirilmiştir ve her birinin 1990 tarihli İnsan Döllenmesi ve Embriyoloji Yasası hükümlerine göre IVF tedavisine rıza gösteren bir form imzalaması gerektiği ve embriyolar başvuranın rahmine implante edilmeden önce herhangi bir zamanda taraflardan birinin rızasını geri çekebileceği de anlatılmıştır. Bay Johnston, bu olaylar sırasında başvuranı teselli etmiş ve birbirlerinde ayrılmayacaklarını ve çocuğunun babası olmak istediğini belirtmiş sonrasında da her iki taraf da gerekli muvafakat formlarını imzalamıştır. 12 Kasım 2001'de çift kliniğe gidip altı embriyo oluşturulur ve özel bir dolapta muhafaza altına alınır ayrıca 26 Kasım'da başvuran yumurtalıklarının alınması için bir ameliyat geçirmiştir. Klinik, embriyolardan herhangi birinin başvuranın rahmine yerleştirmeye başlanmadan önce iki yıl beklenilmesi gerektiği bilgisini de taraflarla paylaşmıştır.
Mayıs 2002'de çift ayrılır ve bunun üzerine Bay Johnston, kliniğe ayrılıkları hakkında bilgi verir ve embriyoların yok edilmesini talep eder. Klinik ise başvurana, Bay J.'nin embriyoların kullanılması için gerekli olan rızayı geri çektiğini bildirmiş ve embriyoları yok etmenin artık klinik için yasal bir yükümlülük olduğunu bildirmiştir, bu nedenle başvuran Yüksek Mahkemede dava açmıştır ancak başvuranın başvurusu reddedilmiştir. Sonuç olarak başvuran, iç hukuktaki yasaların eski eşinin rızasını tek taraflı olarak çekmesine izin verdiği ve böylece genetik olarak ilişkili olabileceği bir çocuğa sahip olmasını engellediği için şikayetçi olmuştur. Olayın sonunda başvuran Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurmuştur.
Başvuru Sahibinin Talep ve Şikayetleri:
--Başvuran, tüp bebek tedavi sürecinde kadınların rolünün erkeklerinkine oranla daha yorucu olduğunu çünkü tedavi sırasında kadınların yumurta verdiğini ve bu durum için yumurta toplama potansiyelini en üst düzeye çıkarmak için tasarlanmış bir dizi ağrılı tıbbi müdahalenin kullanılması gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca, başvuranın durumu da göz önünde bulundurulduğunda, gametlerini kullanarak (yumurtalıkları alınmıştır) bir çocuk sahibi olma fırsatı bir daha asla olmayacaktı, bu nedenle başvuranın sürece yaptığı yatırım Bay J.'ninkinden çok daha fazlaydı.
--Ayrıca bay. J.'nin başvuranın tedavi öncesinde baba olmak istediğine dair güvence vermesi de başvurucuyu cesaretlendirmiştir.
--Başvuran; 1990 Yasasındaki rıza kurallarının, kendisinin ve J.'nin birlikte oluşturdukları embriyoların kullanılmasını engellediği ve dolayısıyla, kendi özel koşulları göz önüne alındığında, genetik olarak ilişkili olduğu bir çocuğa sahip olmasının engellediğini düşünmektedir ve bu da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmenin 8. Maddesinin ihlali anlamına geldiği başvuran tarafından belirtilmiştir (özel ve aile hayatına saygı hakkı).
--Yumurtalıklarından çıkan son yumurtalar başvuran için son şans anlamına gelmektedir ve bu Bay J. tarafından bilinmektedir ancak buna rağmen Bay J klinikten embriyoları yok etmesini istemiştir ve başvuran da bunun kendi hakkını ihlal ettiğini ifade etmiştir.
Hükümetin Yanıtları (Birleşik Krallık): -- Hükümet; Bay J'nin, başvuranın almak istediği tedavi ile ilgili onay vermediğini açıklamıştır. Bu açıklamada Bay J.’nin rızasının çiftin birlikte oldukları süre için geçerli olduğu, ayrıldıklarında artık rızası bu durum için geçerli olmadığı belirtilmiştir.
-- Hükümet, IVF tedavisi hakkında birçok tartışmalı görüşün ortaya çıkması muhtemel olduğunu ve özellikle IVF tedavisinin ahlaki konularının karmaşıklığı da göz önüne alındığında, bu sebeple devletlerin IVF tedavisini düzenleyen kanunları yapma konusunda geniş yetkiye sahip olması gerektiği söylemiştir.
Mahkeme Kararı (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi):
**Madde 8 (Özel ve aile hayatına saygı hakkı)
1. Madde 8 kapsamındaki söz konusu hakların niteliği:
*Dava, başvurucunun özel hayatına saygı gösterilmesi hakkını ilgilendirdiği için özel hayatın kapsamı belirlenmelidir. Mahkemeye göre, bireyin fiziksel ve sosyal kimliği, kişisel özerklik, kişisel gelişim ve diğer insanlarla ve dış dünya ile ilişki kurma ve geliştirme hakkı da dahil olmak üzere, özel hayat kavramı içerisinde yer alır ve ayrıca hem ebeveyn olmaya karar verme hem de ebeveyn olmamaya karar verme hakkını içerir.
*Başvuranın itirazı ise Bay J'nin rızasını geri çekmesi sonucunda embriyolarının kullanılmasını engelleyen 1990 Yasası'ndaki rıza hükümlerine ilişkindir ve yasadaki hüküm buna izin verdiği için başvuranın genetik çocuk sahibi olma hakkının önüne geçilmiştir.
*Olayda iki özel kişinin haklarının çatışması mevcuttur (başvuran ve Bay J), bu nedenle başvuru sahibinin embriyoları kullanmasına izin verilirse J. baba olmaya zorlanır, diğer taraftan embriyoların kullanılmasına izin verilmezse başvuranın kendi genetik çocuğuna sahip olması engellenecektir. Sonuç olarak olaylar arasında hak ve menfaatler dengesinin sağlanması gereklidir
2. Madde 8'e uygunluk:
* Öncelikle mahkeme, durumun ahlaki, sosyal ve etik açıdan hassasiyetinin önemini vurgulayarak bu alanla ilgili düzenleme yapma yetkisinin devletlere ait olduğunu belirtmiştir ve davadaki 1990 tarihli Kanun da bu alanı yani tüp bebek işleminin düzenlenmesi için Devlet tarafından hazırlanmıştır.
* Tüp bebek tedavisi yapan klinikler, rıza hükümleri ve işlemin süreci hakkında tarafları bilgilendirmelidir. Davada, başvuran ve Bay J. bilgilendirilmiş ve yasaların gerektirdiği muvafakat formlarını imzalamışlardır. Bununla birlikte Kanun, taraflara embriyo rahme implante edilene kadar herhangi bir zamanda rızalarını geri çekmelerine de izin vermiştir.
*Başvuranın tıbbi durumu, başvuran üzerinde tüp bebek tedavisine rıza gösterildiği sırada aşırı strese ve hızlı karar vermesine neden olmuştur. Yine de başvuran tüp bebek tedavisi sırasında kullanılan yumurtaların genetik bebek sahibi olmak için son şansı olduğunu ve kanser ameliyatı olduğu için de işlemin uygulamasının iki yıl sürdüğünü bilmektedir. Bay J.'nin embriyonun anneye uygulanmasından önce rızasını geri çekebileceği de başvuran tarafından bilinmektedir. Tüp bebek işleminden doğan hususlar Avrupa'da herhangi bir fikir birliği olmaması da dahil olmak üzere, bu hususlar dikkate alındığında Mahkeme, başvuranın genetik anlamda ebeveyn olma hakkına karşılık J.'nin çocuk sahibi olmama hakkından daha fazla ağırlık verilmesi gerektiği kanaatinde değildir. Yani başvuranın buradaki hakları Bay J.’nin haklarına daha ağır basmamaktadır.
**Madde 2 (Yaşam Hakkı)
*Mahkemeye göre, Büyük Daire, yaşamın başlangıcının bilimsel ve yasal tanımı üzerinde herhangi bir Avrupa konsensüsü bulunmadığında, yaşam hakkının ne zaman başladığı konusunun Devletlerin genel olarak takdir yetkisi kapsamına girdiğine karar vermiştir. Bu nedenle İngiliz hukukuna göre bir embriyonun yaşam hakkı talep etme hakkı yoktur, dolayısıyla başvurucu ve J. tarafından oluşturulan embriyoların Sözleşme'nin 2. maddesi anlamında yaşam hakkı yoktur.
Muhalefet Görüşü (4 Hâkim)
*Kararın muhalefetinde bulunan 4 hâkim ise başvuranın yumurtalıklarının alınması nedeniyle davada özel bir durumu olduğunu belirtmişlerdir. Bu özel durum nedeniyle, mevcut davaya 1990 Yasası'nın uygulanması, olay özelinde adalet duygusuna ve orantılılık ilkesine aykırı olduğunu ifade etmişlerdir dolayısıyla dört hâkim, başvurucunun genetik olarak benzer çocuğa sahip olmaya karar verme hakkının, Bay J.'nin ebeveyn olmama kararından daha ağır olduğunu düşünmektedirler.
* Ayrıca, başvuranın koşullarında 1990 Yasasının uygulanması orantısızdır. Başvuran yumurtalıklarını aldırmak için ameliyat olmuştur. Bu nedenle tüp bebek tedavisi için kendisinden alınan yumurtalar onun genetik olarak ilişkili bir çocuğa sahip olması için son şansıydı. Bay J. sadece bu gerçeği çok iyi bilmekle kalmadı, aynı zamanda başvurana çocuğunun babası olmak istediğine dair bir güvence de verdi. Böyle bir güvence olmaksızın, başvuran kendi çocuğuna sahip olmak için başka yollar aramaya çalışabilirdi. Kararın çoğunluğunda bulunan hakimler, başvuran ile Bay J.'nin hak ve çıkarları arasında bir denge kurmaya çalışmakta, ancak Bay J. tarafından verilen güvence, başvuran ile Bay J. arasındaki denge belirlenirken çoğunluk görüşünde göz önünde tutulmamaktadır.
* Embriyo, rahme yerleştirildiğinde bebeğe dönüşecek olan iki kişinin ortak ürünüdür. Bir embriyoyu yok etme eylemi, başvuranın yumurtalarını da imha etmeyi içerir. Bu anlamda da İngiliz mevzuatı doğru dengeyi sağlayamamaktadır. Bu durum göz önüne alındığında, Birleşik Krallık makamları başvuranın özel durumunu koruyamamakta ve bu da Sözleşme'nin 8. maddesine aykırıdır.
Sonuç:
Madde 8: ihlal yok (dörde karşı on üç oyla)
Madde 2: ihlal yok (oybirliğiyle)
Kararın Eleştirisi: Evans-Birleşik Krallık davası, karmaşık ahlaki ve etik değerleri içermesi sebebiyle önemli davalardan biridir ve bu nedenle doğru kararın güçlükle alınabileceği ve karar alınırken kişisel yargıların ön planda olabileceği bir davadır. Mahkemede özellikle iki madde (Madde 2 ve Madde 8) üzerinde durulmuştur.
2. madde Yaşam Hakkı'ndan bahseder ve davada embriyonun yaşam hakkını talep edip edemeyeceği tartışılmaktadır. Mahkeme, embriyonun yaşam hakkı olup olamayacağı hususunda bir konsensüs olmadığından konuyu düzenleyecek devletlerin hangi yolu seçeceklerini belirleme konusunda geniş yetkiye sahip olduğunu ifade etmektedir. Örneğin Türk Medeni Kanunu'nun 28. maddesinde “Kişilik, çocuk doğduğu andan itibaren başlar” ifadesi yer almaktadır. Dolayısıyla mahkemenin embriyo hakkında yaşam hakkı talep edilemeyeceğine ve sözleşmenin 2. maddesi hakkında verdiği karara katılmaktayım.
8. Madde, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkından bahseder. Davada, başvuran genetik çocuk sahibi olmak istemiştir ve son yumurtalarını embriyo oluşturmak için kullanmıştır ancak eşi Bay J. Oluşturulan embriyolar için gereken rızasını geri almıştır. Bu durumda başvurucunun rıza formunun içeriğini ve bu formun olası sonuçlarını ve kullanılan son yumurtaların son şansı olduğunu da bildiği, bunun üzerine formu imzalayarak riski kabul ettiği de söylenebilir ama tabii ki süreç boyunca başvuranın son derece stresli halde olduğu argümanı da ileri sürülebilir. Diğer bir konu ise Bay J.'nin güvencesinin başvurucu üzerindeki etkisidir. Davada, başvuranın yumurtaları dondurmak için başka yollar aradığı, ancak Bay J.'nin güvencesinden sonra fikrini değiştirdiği ve başka bir yol aramayı bıraktığı davada verilen bir gerçektir ve bu durumun olayın seyrini etkilediği açıkça görülmektedir. Bir diğer konu da 1990 Yasası ve davaya etkisidir. Kanun, tüp bebek tedavisini ve tarafların muvafakatini düzenlemiş, ancak başvuru sahibinin özel durumu (yumurtalıkları alınmış) olduğundan genetik bebek sahibi olamadığından, bu durumda kanunun olaya uygulanması adil olmayacaktır mesela normal durumdaki bir kadının tüp bebek yöntemiyle elde edilen embriyoların yok olması sonucunda tekrar genetik çocuğa sahip olması mümkündür ancak başvuranın kanserli yumurtalıklarının alınması göz önüne alındığında özel bir duruma sahiptir ve aynı kanunun uygulanması hak kaybına sebep olması yüksektir. Özel durum da göz önüne alındığında, başvurucunun hakkının Bay J.’ Ye ağır basması gerektiğini düşünmekteyim dolayısıyla muhalif görüşlere katılıyorum ve Devlet bu özel koşula sahip başvuranın hakkını tam olarak korumayı başaramamıştır.
Muhammed Ozan Ural
Comments